3 Haziran 2009 Çarşamba

girişimcilik mi, girişmek mi?

"türkiye'de müthiş bir girişimci ruhu var, deli bir cesaret var. şehirlerarası otobüsler, şehir içi minibüsçüler. bunlar dünyanın hiçbir yerinde yok."
fiba holding yönetim kurulu başkanı hüseyin özyeğin, tusiad tarafından düzenlenen girişimcilik kongresinde, 'girişimciliği' açıklarken (radikal/özlü söz-416)

türkiye'de sosyal devlet anlayışı ile şehirler planlanmadığı için, tren/metro gibi ucuz ve güvenli seyahat yolları için altyapı geliştirilmediği için; otopark mafyası, dolmuş mafyası, taksi mafyası, bir anda en lüks/en pahalı ve peşin parayla en az 50 otobüs alıp kurulan, kimsenin önceden tanımadığı otobüs şirketleri devletin bıraktığı boşluğu doldurur, bir holding patronu da buna girişimcilik der.

neyse, asıl konuya dönersek gerçek şudur ki türkiye'de yeni kurulan bir işletmenin başarı oranı %10. malesef türk insanı girişimcilik ruhuna fazlasıyla sahip fakat başarılı değil. (istatistiklere yansımamış olsa da reel olarak ilk 1 yıl içinde kapanan küçük işyeri oranının %80 lerde olduğu biliniyor, sermayenin büyüklüğüyle doğru orantılı olarak süre uzuyor.)

hiç bir konuda uzman olmayan ama koyun ekonomisi konusunda cin fikirlere sahip girişimcilerimiz aynı cadde üstünde 5. açık parfüm dükkanını/simit fırınını/güzellik salonunu/halı mağazasını vb. açmaktan hiç çekinmez, 6 aylık sermayeyi/bütün birikimini cebine koyar, yoksa banka kredisi alır, evini ipotek ettirir, kervan yolda dizilir hesabı yola koyulur. 6 ayın sonunda kirayı ödeyemez hale gelir, depresyona girer, hatta cinnet geçirip, bütün aileyi kurşuna dizer, sonuncuyu kendine ayırarak. vergi levhası 1 aylık işletme sahiplerini banka şubelerinde kredi kuyruğunda görebilirsiniz, hem de aynı anda 2 krediye başvururken. bir de çoğunun ilk yaptıkları şey lüks ofisler kurup, güzel bir sekreter işe almaktır, dost başa düşman ayağa bakar hesabı. maalesef vahşi ormanda işler böyle yürümüyor. swot, fizibilite, pazar araştırması, iş planı bilmek için işletme okumaya gerek yok, çünkü mantıkları basit. ilkokul mezunu olup bunları gayet güzel uygulamasını bilmiş işyeri sahiplerini etrafınızda görebilirsiniz. bu insanları yeni bir iş kurmaya ikna etmeye çalışın bakalım, öyle doğru sorular sorarlar ki aklınızdan şüphe edersiniz. yeni girişimci kendini iyi senaryoya değil kötü senaryoya hazırlasa... sadece bu mantık bile başarı oranını yükseltecektir. bir de havuza atlamadan önce biraz yüzme öğrenmek lazım, "belki boğulmam" ya da "nasılsa biri beni kurtarır" fazla iyimser bir vizyon. allah yardım etmiyor çünkü, böyle zamanlarda "ders alsın dangalak, ya da boğulsun başkaları ders alsın" diyor yukarıdaki. holding patronumuz bir konuda haklı o da "deli bir cesaret bu", başka bir şey değil.

http://www.metutech.metu.edu.tr/tkbs/forum/index.php?dil=TR&sayfa=2
auro, 16.12.2007